29 Ocak 2009 Perşembe

Küfürsüz Bir Tribün İstiyoruz


''Galatasaray takımı geçen sezon 20 otobüsle Sivas'a geldi. Onları kendi taraftarımız gibi gördük ve şehrimizde en güzel şekilde ağırladık. Maça çıktık, sahaya karanfil attık. Şampiyon oldular, bizi hakederek yendiler. Kimseye küfür etmedik, bugün de ben küfürü hakedecek hiçbir şey yapmadım''

Galatasaray-Sivas kupa maçının hemen sonrasında maç boyunca küfüre maruz kalan Bülent Uygun'un demeci.Bülent Uygun'da etten kemikten tabi.Esas olan Sivasspor'un oyununu beğenirsiniz beğenmezsiniz ama sırf tuttuğunuz takımı yeniyor diye maç boyunca küfür edilir mi?Taraftarlık bu mudur?Nasıl ki taraftar temiz lekesiz bir lig istiyorsa hakemler,futbolcular ,teknik direktörlerde küfürsüz bir tribün istiyorlardır herhalde.En doğalda hakları.Bu ligde bazı şeylerin değişmesini istiyorsak önce taraftar profilinin değişmesi gerek sanırım.Fakat bu konuda ülkeye öncülük yapması gereken 3 büyük ve güzide kulübümüzden stadını yenileyerek taraftar profilini değiştiren Fenerbahçe hariç diğer 2'si hala daha bu sorunla boğuşmakta.Bu amigo gibi yöneticilerde olduğu sürece bu sorun zor giderilir gibi.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Heskey'ede Kıyak Emeklilik


İsmini ilk olarak Muzzy İzzet'le beraber Leicester City'de oynarken duymuştuk.Ardından Liverpool'a geçmişti.Liverpool kariyerinin pek parlak geçtiği söylenemez.Zaten kanımda hiç ısınmamıştı.Her ne kadar zenci bir İngilizde olsa İngilizlerin o soğuk duruşu vardı adamda.Owen'le beraber İngilizlerin yıllardır beklediği bitirici forvet adayıydılar.Fakat ikiside saman alevi gibi bir parlayıp söndüler.Beklenen performansı gösteremediler.Owen Liverpool'dan sonra Reale gitti tutunamadı geri bu kez Newcastle döndü Shearer'in yerine kaptan oldu.Sessiz sedasız kariyerine devam ederken bombayı Heskey patlattı.Jackpot bu kez 31 yaşındaki Heskey'e vurdu.Premier ligde bu sezon sürpriz çıkış gösteren Aston Villa 6 milyon euro'yu gözden çıkartıp kadrosuna kattı Heskey'i.Carew-Agbonlahor forvetinin arkasında Heskey ne yapar bilinmez ama Wigan parayla boş durmayıp M'Boroda kadroya girmekte sıkıntı çeken Mido'yu sezon sonuna kadar kiraladı.İnsan düşünmeden edemiyor 6 milyonu 31 yaşındaki Heskey'e vermektense Mido'yu alsalar daha akıllıca olmazmıydı diye.Hem yakışırdıda Villa Park'a Mido gittiği her takımda taraftar tarafından sevilmiş bir oyuncudur.Demekki Demirören gibileri sadece bizim ülkemizde yok.Resime göre Heskey'de çocukluktan Villa'lı herhalde.

Vefa Sadece Bir Semt Adımı


Dün gece İngilterede bir rekor kırıldı. Manchester United Lig tarihinin en uzun süre gol yemeyen takımı olurken Van der sar bu takımın kalecisi olarak tarihe geçti.
Aklıma hemen Hakan Şükür geldi.Hakan Şükür 1 Eylül 1971 doğumlu Van der sar ise 29 Ekim 1970 doğumlu. Hakan Şüküre sezon öncesi tüm kamuoyu elele verip futbolu bıraktırdık, diğer tarafta ise Hakan dan 1 yaş daha büyük olan Van der sar dün gece İngiltere tarihine adını yazdırdı. Halbuki Hakan Şükür ülkemizin yetiştirdiği en büyük golcülerden biri. Türkiye liginde dile kolay tam tamına 249 gol, Avrupa kupalarında 38 gol ve Milli takımda 51 gol attı, kısacası bir forvetin yapması gereken herşeyi yaptı. Bu Hakan Şüküre sezon öncesi baskıyla zorlamayla futbol bıraktırıldı ( oynasaydı bu sezonda en azından 10 gol atardı yada Baros un attığı tüm golleri atabilirdi diyebiliriz.) diğer tarafta ise Van der sar oynamaya devam ediyor ve birde rekor kırıyor.
Şimdi sizlere soruyorum vefa ülkemizde sadece bir semt adı olarakmı görülüyor.

24 Ocak 2009 Cumartesi

Çarşı Fenerli'ye Karşı

Beşiktaş'ın son dakika hamlesiyle yangından mal kaçırır gibi Trabzonspor'un elinden kaparak transfer ettiği Yusuf Şimşek yeni formasıyla bu akşam ilk defa İnönü Stadının çimlerine ayak basacak.Ne gariptir ki rakibide Yusuf'un ismini duyurduğu ilk takım Denizlispor.Hafta boyunca Nobre ile birlikte ikisininde hafif sakatlıkları olduğu ve oynayamama ihtimallerinin bulunduğu yazıldı çizildi ama ikiside hazır hale gelmişler.Bundan sonra takdir Mustafa hocaya kalıyor ama şahsi kanaatim Yusuf'u mutlaka oynatacağı yönünde.Yusuf'un Beşiktaş'ta neler yapabilceği nasıl bir performans gösterebileceğinin yanında beni merakta bırakanda Çarşının Yusuf transferine göstereceği tepki.Malum Demirörenle birlikte Beşiktaşta baya bir eski Fenerbahçe topçusu enflasyonu yaşandı.Hatta futbolcuyla yetinmeyip teknik direktörde olmalı diyerekten Mustafa Denizliyide aldı başkan.Ama sezon başından beri Çarşının Denizli'ye karşı hiç tezahurat yapmaması ve tribünlere çağırmadığı gözle gözüken bir gerçek.Acaba bu tepki Yusuf içinde geçerli olacak mı?Yoksa tribünler Yusuf'ada Nobre örneğindeki gibi sevgilerini gösterecekler mi?Tabi bu gerçekleşirse muhakkak Çarşının kendine has bir sevgi gösterisi şeklinde olacaktır.Nobre geldiğinden beri hiçbir zaman Fenerbahçe taraftarının ona söylediği besteyle çağrılmadı.Bu aslında dikkat çekici bir nokta.Oyuncuya artık sen Beşiktaşlısın Beşiktaş için oynuyorsun mesajını vermenin başka bir yolu.
Bakalım Çarşı Yusuf'a karşı olacak mı yoksa gerekli desteği verecek mi?Tabi bunda Yusuf'unda göstereceği performans merak konusu olacak.Şahsi kanaatim Yusuf Beşiktaş'a faydalı olabilir.Hatta Delgado'dan daha fazla olabilir.Ama bu fayda devamlılık sağlayabilecek bir fayda mı olacak yoksa 2 maç oynarım 4 maç yatarım şeklindemi.Daha önceki demeçlerinin birinde Yusuf'un futbolun mesleğim olduğunu 30'undan sonra anladım gibi bir sözü vardı.Bakalım gerçektende Yusuf mesleğini idrak edebilmiş mi?

22 Ocak 2009 Perşembe

Hakan Şükür


Varlığı hep tartışıldı.Oynamalı mı oynamamalı mı?Milli takıma alınmalı mı alınmamalı mı?Millet olarak çok severiz böyle tartışmaları çünkü.Milli takıma çağrıldığı son yıllarda yaşının çok ilerlediği için yerini gençlere bırakması gerektiğini savunanlar oldu.Çağrılmadığı Ersun Yanal döneminde ise olmamasının büyük hata olduğunu hatta Euro 2004'e katılamamazın en büyük sebebinin O'nun takımda olmamasının nedeni olduğunu savunanlar oldu.O ne yaptı peki?Hiç bu polemiklere girmedi.Sadece işini yapmaya çalıştı.Sevsekte sevmesekte milli takımın birçok başarısında adı geçti.İlk Torino seferi pek iyi geçtiği söylenemez ama 2.İtalya seferinde adından çokça bahsettirdi.Ama İnter'den ayrıldıktan sonra Parma ve Blackburn'de denemesine rağmen yuvasına geri döndü.2.Galatasaray günlerininde pek iyi geçtiği söylenemez.Arkasında hep bırak baskısını hissetti.Oynamak istiyordu.Katar'a gitti fakat anlaşamadan döndü.Kariyerindeki bütün büyük başarılara rağmen futbolu sessiz sedasız bıraktı.2000 ruhunun bütün temsilcilerine olduğu gibi.Şimdilerde yorumculuk yapıyor tvde.Ama ya yokluğu.Yokluğuda varlığı gibi tartışılmaya devam ediyor.Futbol literatürümüze Hakan Şükür tarzı forvet kalıbını kattı.Altyapıdan boyu biraz uzun yetenekli genç forvet kim çıksa ona benzetildi.Hala dahada bulunabilmiş değil.

Bizler burada beğensekte beğenmesekte o Dünya Futbol tarihinde kendisine bir yer daha buldu.Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonunun açıkladığı tüm zamanların en çok gol atan futbolcusu listesine ilk 100'deki tek Türk olarak 81.sıradan girdi.


Listenin ilk 10 sırası ise şöyle:



İyiki Varsın Futbol !


Federasyonumuzun anlamsız bir şekilde sırf yabancı futbolcular noel tatillerini memleketlerinde geçirsinler diğer normal fikstürden bir hafta erken tatil ettiği Turkcell Süper Ligde sezonun 2.yarısı yarın akşam Ankara'da Ankaraspor-Konyaspor maçıyla start alıyor.Şu ligi bir hafta erken tatil etme olayını bir türlü anlayabilmiş değilim.Dünyadaki örneklerine baktığınızda Bundesliga yarı yıl tatilini kısaltırken Premier Ligde ise bırakın devre arasını noel arifesinde bile maç oynanırken bizim ligimizde futbolcularımız rahat bir noel tatili(!) geçirsinler diye ligi normal fikstürden erken tatile sokuyoruz.Bu fikstür planlaması sezon başında yapıldığından federasyonda ligin kaderiyle oynadığının farkına varamıyor.Düşünsenize sezonun normal olarak tatile girdiğini.17.haftanın maç programına bakın.Ligin ilk 4 sırasındaki takım birbirleriyle karşılaşacak.Sivas-Galatasaray maçındaki olası bir beraberlik sonrasında Fenerbahçe-Trabzonspor maçının Fenerbahçe galibiyetiyle bitmesi sonucu sezonun ilk 6 haftasında 4 yenilgisi bulunan ve devreyi 4.bitirmiş olan takım devre arasına lider girme moraliyle girmiş olacak ve nerdeyse bütün bir ilk yarıyı lider götürmüş ve şehirde şampiyonluk sesleri yıllar sonra yeniden yükselmiş olan Trabzonspor devre arasına 4.girmiş olacaktı.Devre arasında belki birkaç takviye yapılacak ya da birkaç futbolcuyla yollar ayrılacaktı.Moral bozukluğuda cabası.Birde bu teorilerin yanına 5.Ankaraspor ve 6.Beşiktaşında oynayacağı maçları kazandığını varsayarsak buyrun ligdeki cümbüşe.Liderle 6. arasında sadece 4 puan fark olacaktı.Bu şekilde lig tatile girmiş olsa belki takımlar daha farklı motive olacaklardı hatta takviyeler veya takımlarından gönderilmiş futbolcular duyabilecektik.Belkide hoca değişiklikleri.Tabi benim bu bütün söylediklerim birer varsayımdan ibaret.Ama federasyonunda ligin kaderine büyük ölçüde etki ettiği gerçek.Hakemler ise öyle enteresan kararlara imza attılar ki belkide lig tarihi boyunca hiç bu kadar konuşulmamışlardı.

Öyle bir lig yaşıyoruz ki herşey pamuk ipliğine bağlı.Fenerbahçenin 8 puan önündeki Beşiktaş yaptığı hoca değişikliği(!) sonrası 4 puan geride şu anda.Sezon başında yerden yere vurulan Skibbe ve Aragones ise sona doğru takımlarının başarılı sonuçlar alması ile şimdilik koltuklarını sağlama aldılar.Öyleki Skibbe görünürde o kadar başarılı görünüyor ki takımı 3 kulvarda birden devam ediyor şimdilik.Ama 2.yarının başlamasıyla işi en zor olanda Skibbe olacak gibi görünüyor.Üstüste alınacak başarısız sonuçlarda bileti kesilecek ilk isim olabilitesi çok yüksek.Takım 11 gün içinde biri lig ikisi kupa olmak üzere üç kez Sivassporla karşılaşacak ki ilk karşılaşma olan ligdeki mücadelenin sezonun 2.yarısının seyri açısından önemi çok büyük ve defansta büyük eksikleri olacak bu maçta.Bunun yanında Uefa kupasındada son derece formda bir Bordeaux'la iki kritik sınav verecekler.Bu üç kulvardanda başarıyla çıkabilmeleri çok zor gözüküyor.

Aragones'e gelince.Takımı Avrupa'dan elenmesine rağmen ligin son haftalarında büyük takım gibi oynayıp kötü oldukları maçları bile kazanarak epey moral topladılar.Başarılı sonuçlardan sonra sezon başına göre camianında güveni arttı Aragones'e.İleriye dönük yapılan genç oyuncu transferlerinin dışındada orta sahaya Gökhan Emreciksin'in transferi Ali Bilgin ve Burak Yılmaz'dan başka hamlesi olmayan Aragones için artı bir avantaj ve kadro derinliği sağlamış gibi gözüküyor.2.yarının ilk maçında ligde içerde 10 senedir yenilmedikleri Trabzon'u eli boş gönderip liderlik için Sivas-Galatasaray maçından beraberlik beklemek isteyeceklerdir.

Beşiktaş ise ligde rakipleriyle oynadığı maçları kazanamamaya devam edip bunun yanındada kolay gol yeme alışkanlığından vazgeçmezse bu sezon ligi Avrupa'ya gidecek yerde bile bitiremeyebilir.Beşiktaş rakiplerine oranla daha şanslı gibi ilk hafta.İnönü'de Denizli'yi ağarlayacaklar.Yeni transfer Yusuf'un oynayıp oynayamacağı belli değil.Mustafa Denizli'de devre arası tatilini iyi geçirmedikleri gerekçesiyle çok eleştirildi.

Sivasspor geçen seneden sonra bu senede geleneği sürdürdü ve federasyonun sözde devre arasını lider tamamladı.Ne kadar devre arası sözdede olsa Sivas'ı tebrik etmek gerek bu başarısından dolayı.Onlarda biliyorlar ki bu başarıyı sezon sonunda da gösterebilmek için rakipleriyle oynadıkları maçları kayıpsız atlatmalar gerektiğini.ve ilk hafta Galatasaray maçı büyük bir fırsat onlar için.

Trabzonsporda ise ilk yarıyı lider bitiremenin ve puan farkını açabilecekleri haftalardaki kayıpların gerginliği var gibi.Sanki fırtına öncesi sessizlikte gibiler.Eğer Kadıköy'den olası bir mağlubiyetle ayrılırlarsa bu onlar için sonun başlangıcı olabilir.Ersun Yanal'ın işi bu açıdan çok zor.Takımın motivasyonunu yüksek seviyede tutmak zorunda.

Herşeye rağmen dileğim puan cetvelinde olduğu gibi maçlarında centilmenlik çerçevesi içinde art niyetsiz bir rekabet ortamında geçmesi yönünde.Bu sebeple futbolcusundan hakemine,taraftarından yöneticisine,malzemecisinden top toplayıcısına kadar herkesin kendi sorumluluğunu en üst seviyede ve tarafsız bir şekilde yerine getirmesi en büyük temennimiz.Göze hoş gelen seyir zevki yüksek hakem hataları minimum bir ikinci yarı geçirmek dileğiyle.

21 Ocak 2009 Çarşamba

Kendime Yeni Bir Ben Lazım

Önce sezon başında kariyerinde yeni bir sayfa açarak adını dünya futbol piyasasına duyurduğu ilk takım olan Galatasarayın ezeli rakibi Fenerbahçeye yıllık yaklaşık 3,5milyon gibi bir bedel karşılığı tranfer oldu.Ardından yeni bir eş diyerekten dünya evine adımını attı.ve son olarakta takım arkadaşı Selçuk Şahinin doğum günü partisine ülkemizdeki satış fiyatı yaklaşık 269 bin euro olan mercedes sl600 marka lüks spor arabasıyla katılarak son bir sene içerisinde hayatındaki herşeyi yenilediğini gösterdi.

Bakalım ilk yarı performansıyla Fenerbahçe taraftarını pekde memnun edemeyen Emre Belözoğlu sezonun 2.yarısında bizlere bambaşka bir Emre izlettirebilecek mi?

20 Ocak 2009 Salı

Ali Şen


"Transfer sadece teknik direktöre bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir."

Ülkemizde yıllarca yapılan yanlış transferler üzerine Ali Şen başkandan yıllar öncesinden bir tespit.

Back to the Future


Krizin etkilemediği Arap Şeyhleri dışındaki başkanların sessiz olduğu transfer borsasını iki transfer hareketlendirdi.
Önce sezon başında göreve gelen Juande Ramos tarafından gözden çıkartılıp Portsmouth'a 8 milyon euro'ya satılan Jermaine Defoe Harry Redknapp'ın Tottenham'in başına gelmesi sonucu yaklaşık 15 milyon euro karşılığında White Hart Line'in yolunu tuttu.
Ardından 2006 dünya kupasından sonra büyük umutlarla Kölnden Bayern Münihe transfer olmasına rağmen bir türlü Klose-Toni rotasyonunu geçemeyen Podolski sezon sonu için yaklaşık 10 milyon euro karşılığında eski takımı Köln'le el sıkıştı.

Acaba sakatlıklardan bir türlü yakasını kurtaramayan milli futbolcumuz Nihat Kahveci'de İnönü'ye yeşil ışık yakar mı?

ve Taraftar Kazandı


Günlerce süren pazarlıklar,Manchester-Milano hattındaki gidip gelmeler,binlerce gazete haberi ve Arap işadamlarının dudak uçuklatan bonservis bedeline rağmen bu sefer para değil futbol ve taraftar kazandı.

Yeni bir ses yeni bir heves...


Dünyada futbolu takip eden belki de milyarlarca insan var. Bu insanlarında futbol hakkında milyarlarca düşünceleri var ve bu düşüncelerin yüzde 95'i taraflıdır diyebiliriz. Her insan hangi takıma gönül verdiyse genelde duygusal olarak kendi takımı yönünde görüşler belirtiyor. Bizim bu blogdaki amacımız ise kendi takımlarımız yönünde değil de tarafsız olarak doğruları sizlerle paylaşmaktır. İşte bu doğrultuda futbol için yeni bir hevesle yeni bir ses olarak aranızdayız.